29 Kasım 2012 Perşembe

Özdemir Asaf- Kendimizle Baş Başa



   İlk dizelerime, Blog'umun adını verdiğim  ‘’Kendimizle Baş Başa’’,  Özdemir Asaf’ın aynı adlı denemesinden bir bölüm alarak başlamayı uygun gördüm J

    Söze bir başkasının bir sözünden başlayıp kendimizle baş başa kalınca ne hallere girdiğimizi görelim. O söz: << Güzellik gözdedir. Bakılan şeyde değil. >> Kendi kendimizle baş başa kaldığımızda oturup gülemeyiz. Sonra deli derler adama. Düşünürüz. Ve o andan itibaren keder başlar. Ta eski günleri hatırlarız.  Sanki, mesela tramvayda vakit geçirmek isterken, vapurda canımız  sıkılırken  hatırlayıp işi bitiriversek olmaz. İlle odamızda veya insansız ve sessiz bir yerde düşünerek kederleneceğiz. Haydi eski günleri hatırlıyoruz. Bari iyilerini, neşelilerini düşünsek! Ona da hiç yanaşmayız. Zaten istesek de hatırlayamayız. Tavrımızda fena şeylere karşı o kadar susuzluk var ki hiçbir şey yapamasak yarınki ihtimalleri davet ederiz .

   Biz, yalnız başımıza talihsiz, cefa, eza çeken insanlarız. Bizden daha aşağıları var mı ? Onlar ne yapıyor? Düşünmeyiz ki. İlle kendimiz. İlle kendimiz.

   Güzellik bakılan şeyde olmayıp bakan gözde olunca insana hiçbir şey ilave etmiş olmayız. O şu demektir ki, çirkinlik de, bakılanlarda değil bakan gözdedir. (Bakmak gene ne ise. Ya görmek de işe karışsaydı. Daha fena olacaktı.) Madem ki iş gözden başladı ve güzellikten geçip, çirkinliklere takıldı. Artık fenalıkların hakimiyeti başlamıştır. O her şeyin başı olan fenalıklar..

   Yalnızlığımızdan kurtulacağımız halleri düşüne dururken kara hayatımızı (!) da resmetmeye devam ederiz. O, bize kimsenin elini uzatmadığı, alakalarımıza önem  vermediği, sevgilerimizi istemediği hayatımız. Halbuki onlar da bizim gibi düşünmektedir. Tıpkı, karşılıklı iki sahilde birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar oldukları ve yalnızlıktan içleri sıkıldığı halde aynı zamanda ayrı ayrı << o bu sahile geçse de biraz neşelensem>> diyen iki insanın hareketten uzak durması gibi.

   Evet her insan yalnız. Ve hepsi de aynı şekilde bir başkasını kendisine hayatı, saadeti, getirecek olanı bekliyor. Halbuki hayat da, saadet de kendilerindedir. Kimse, kimseye onu götürmeye yanaşmıyor. Egoistliğinden mi diyorsunuz. Hayır. Sakın böyle bir şey aklınıza gelmesin insanların egoist olmadığı iki veya üç halden biri muhakkak ki vaziyetidir.

   Değil << kendimize bedbaht, başkalarıyla mesut>> binler arasında bile kararsızız.
   Başkasının bize getirmesini beklediğimiz sevgiyi biz ona götürebilir, başkasının bize vermediği alakayı biz ona gösterebiliriz. (Onların buna layık olup olmadıkları gene bizim bileceğimiz iştir.)

 
                                                                             Acıbadem
                                                             5.9.1945   Çarşamba


 

                                                                                                                                                                                 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder