İlk dizelerime, Blog'umun
adını verdiğim ‘’Kendimizle Baş Başa’’, Özdemir Asaf’ın aynı adlı denemesinden bir
bölüm alarak başlamayı uygun gördüm J
Söze bir başkasının
bir sözünden başlayıp kendimizle baş başa kalınca ne hallere girdiğimizi
görelim. O söz: << Güzellik gözdedir. Bakılan şeyde değil. >> Kendi
kendimizle baş başa kaldığımızda oturup gülemeyiz. Sonra deli derler adama. Düşünürüz.
Ve o andan itibaren keder başlar. Ta eski günleri hatırlarız. Sanki, mesela tramvayda vakit geçirmek
isterken, vapurda canımız sıkılırken hatırlayıp işi bitiriversek olmaz. İlle odamızda
veya insansız ve sessiz bir yerde düşünerek kederleneceğiz. Haydi eski günleri
hatırlıyoruz. Bari iyilerini, neşelilerini düşünsek! Ona da hiç yanaşmayız. Zaten
istesek de hatırlayamayız. Tavrımızda fena şeylere karşı o kadar susuzluk var
ki hiçbir şey yapamasak yarınki ihtimalleri davet ederiz .
Biz, yalnız başımıza
talihsiz, cefa, eza çeken insanlarız. Bizden daha aşağıları var mı ? Onlar ne
yapıyor? Düşünmeyiz ki. İlle kendimiz. İlle kendimiz.
Güzellik bakılan
şeyde olmayıp bakan gözde olunca insana hiçbir şey ilave etmiş olmayız. O şu
demektir ki, çirkinlik de, bakılanlarda değil bakan gözdedir. (Bakmak gene ne
ise. Ya görmek de işe karışsaydı. Daha fena olacaktı.) Madem ki iş gözden
başladı ve güzellikten geçip, çirkinliklere takıldı. Artık fenalıkların
hakimiyeti başlamıştır. O her şeyin başı olan fenalıklar..
Yalnızlığımızdan
kurtulacağımız halleri düşüne dururken kara hayatımızı (!) da resmetmeye devam
ederiz. O, bize kimsenin elini uzatmadığı, alakalarımıza önem vermediği, sevgilerimizi istemediği hayatımız.
Halbuki onlar da bizim gibi düşünmektedir. Tıpkı, karşılıklı iki sahilde
birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar oldukları ve yalnızlıktan içleri sıkıldığı
halde aynı zamanda ayrı ayrı << o bu sahile geçse de biraz
neşelensem>> diyen iki insanın hareketten uzak durması gibi.
Evet her insan
yalnız. Ve hepsi de aynı şekilde bir başkasını kendisine hayatı, saadeti,
getirecek olanı bekliyor. Halbuki hayat da, saadet de kendilerindedir. Kimse,
kimseye onu götürmeye yanaşmıyor. Egoistliğinden mi diyorsunuz. Hayır. Sakın böyle
bir şey aklınıza gelmesin insanların egoist olmadığı iki veya üç halden biri
muhakkak ki vaziyetidir.
Değil << kendimize
bedbaht, başkalarıyla mesut>> binler arasında bile kararsızız.
Başkasının bize getirmesini beklediğimiz sevgiyi biz ona götürebilir, başkasının bize vermediği alakayı biz ona gösterebiliriz. (Onların buna layık olup olmadıkları gene bizim bileceğimiz iştir.)
Başkasının bize getirmesini beklediğimiz sevgiyi biz ona götürebilir, başkasının bize vermediği alakayı biz ona gösterebiliriz. (Onların buna layık olup olmadıkları gene bizim bileceğimiz iştir.)
5.9.1945 Çarşamba
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder